Tedavidurduğunda bulgular tekrar oluşur. En iyi tedavi düşük doz doğum kontrol hapı tedavisidir. Yumurtalıklardan aşırı hormon üretimini azaltarak kan androjen seviyelerini düşürür. - Cerrahi tedavi: Bazen ilaç tedavisi ile sonuç alınamaz.
Şu anda hiperparatiroidi belirtilerinin yaygın çözümlerinden birisi etkilenmiş olan paratiroid dokusunun ameliyat ile alınmasını, hormon replasman tedavisini veya kemikleri korumak için ilaç kullanımını içeriyor. Doğal çözümler ise belirtilerin yönetilmeleri ve iyileşmeyi hızlandırmada yardımcı olabiliyorlar.
HİPOGONADİZM Yard.Doç.Dr.İsa ÖZBEY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Erkek infertilitesinden endokrin nedenler % 3-5 oranında sorumludur. . Fertilitenin başlaması ve sürdürülmesi için esas olan hormonlar Follikül stimüle edici hormon (FSH), Luteinleştirici hormon (LH) ve Testosteron (T) olmakla birlikte, birçok hormon, büyüme faktörü ve
Hormon replasman tedavisini düşünen kadınların ilaç almadan önce doktorlarına danışmaları gerekli. Bir çalışmada, hormon replasman tedavisi alan kadınların cinsel isteklerinin almayanlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiş. Daha nadir görülse de doktor testosteron terapisi de verebilir.
cash. Dokuz Eylül Üniversitesi DEÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülekli, bir ilaç firmasının menopoz ve kalp krizi ilişkisi üzerine ABD'de yaptığı araştırma sonuçlarının bilim adamları tarafından yeterince tartışılmadan kamuoyuna sızdırıldığını ve yanlış algı sonucu hormon ve östrojen replasman tedavilerinden tamamen vazgeçildiğini menopozla ilgili tedavilerin tıbbın durağan bir bilim olmadığını kanıtlar nitelikte olduğunu ve bilim adamlarının da yenilikleri takip etmesi gerektiğini kaydeden Gülekli, şunları söyledi"1990'larda bir takım gözlemlerimize dayanarak hastalara menopoza girdikten sonra devamlı ilaç kullanmaları gerektiğini söylüyorduk. Bu hastaları yılda 1 kere takip etmek gerekiyor. Bir başka şey daha öğrendik menopoza girmiş kadınlara üzerinden yıllar geçmiş olsa da 'sizin kalbinizi koruyacağız' diye bir ilaç vermenin yararı yok, gördük koruyamıyoruz. Yeni menopoza girmiş kadının da kalbini krizden bir ilaçla koruyamayacağımızı öğrenmiş olduk. İlaç verdiğimizde bazı olumlu şeyler oluyor ama ilaç her şeyi iyileştiremiyor. Eskiden ilacın her derde deva olacağını söylüyorduk, cilt sarkmasına da kalp krizine de engel diyorduk ve hastalıktan koruduğunu düşünüyorduk. Şimdi böyle olmadığını öğrendik. Bazı durumlarda ilaç vermiyoruz ama bazı durumlarda veriyoruz."Yumurtalıkların iki görevi olduğunu, bunlardan birinin neslin devamını sağlamak diğerinin ise östrojen hormonu ile kadını sağlıklı kılmak olduğunu dile getiren Gülekli, menopozda gerekli hallerde bu hormonu dışarıdan ilaçla verdiklerini replasman tedavisi ilaçlarının kansere neden olduğu gerekçesiyle Türkiye'de ve dünyada ilaçların bırakıldığını söyleyen Prof. Dr. Bülent Gülekli, şöyle devam etti"Ancak şimdi biliyoruz ki bir grup hastanın ilaçları kullanması gerekiyor. Bunlar, normal yaşında menopoza girmiş ve ciddi şikayeti olan hastalar. Diğer grup ise erken, yani üreme çağında yumurtalıkları erkenden iflas etmiş 20'li, 30'lu yaşlarındaki kadınlar. Onların da menopoz yaşına gelene kadar ilaçları kullanması gerekiyor. Ne kadar kullanacak? Bu sorunun henüz cevabı yok onu zaman gösterecek."Yarar zarar hesabıİlaç tedavisinin yararlı etkileri olduğunu, kemikleri ciddi ölçüde koruduğunu anlatan Gülekli, menopoz sonrası kemik kırığına bağlı ölümlerin, ilaca bağlı olarak oluşabilecek tromboembolik rahatsızlıklara oranla çok daha yüksek olduğunu hekimlerin hastalarını zarar vermeksizin tedavi etmesi ve çok sık görülen durumlara karşı koruyabilmesi gerektiğini replasman tedavisinde sadece östrojen verildiğini ve rahmi alınmış kadınlara uygulandığını anlatan Gülekli, "Progesteron ise sadece rahmi korumak için veriliyor. Progesteronun meme kanseri riskinde 5 yıl sonunda artışa neden olabileceği görülüyor. Ancak yeni menopoza girmiş kadına her yıl düzenli kontrollerini yapmak şartıyla ilk 5 yıl ilaç vermek risk artışına neden olmuyor ama ileri yaşlarda başlarsanız o zaman risk artışı var" grup hasta için hormon replasman veya östrojen replasman tedavilerinin yüzde 100 fayda sağladığını dile getiren Bülent Gülekli, bu grubu hekimlerin belirlemesi gerektiğini ve düzenli kontroller yapılması gerektiğini yaşı ve kilo değerlendirmesiSağlıklı yumurtanın tükenmesi anlamına gelen menopoz yaşının ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini, Ulusal Menopoz Osteoporoz Derneği verilerine göre Türkiye'deki menopoz yaşının ortalama 47-48 olduğunu ifade eden Bülent Gülekli, bu ortalamanın kliniğe gelen hastalardan elde edildiğini kadınların menopoz kliniklerine başvurmadığı için ortalama yaşın sağlıklı olarak belirlenemediğine dikkati çeken Prof. Dr. Gülekli, Türkiye'deki menopoz yaşının İngiltere gibi 51-52 olduğunu düşündüklerini, sosyo ekonomik düzey yükseldikçe menopoz yaşının da yükseldiğini kullanılan ilaçların kadınlara kilo aldırdığı yönündeki inanışın da yanlış olduğunu ifade eden Gülekli, kilo alımının yaşam biçimine bağlı olduğunu ifade geri dönüşün mümkün olmadığını, bu dönemde kadınların gebe kalamayacağını da belirten Prof. Dr. Bülent Gülekli, ancak yumurta bağışı ile gebe kalınabileceğini, bu yöntemin de Türkiye'de yasak olduğunu sözlerine ekledi.
“KADINDA HORMON REPLASMANI” Yazı dizisinin devamıdır. İlk bölümü okumadıysanız önce lütfen burayı tıklayarak okuyunuz “Neden bize burada WHI Women’s Health Inititative çalışması denen berbat çalışmadan söz etmek zorundasın? Biz doktor da değiliz ki. Bunun bizim için ne önemi var?” diye düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. Neden mi? Şunu deneyin anlarsınız Doktorunuza gidip “Menopoz dönemine yaklaştım/girdim. Vücut dengem bozulmaya başladı. Hormon kullanmayı düşünüyorum. Ne dersiniz?” diye sorun. Kim olduğu hiç önemli değil İster dayınızın oğlu Kulak Burun Boğaz’cıya, ister mahallenizdeki aile hekimine, ister üniversite kadın doğum profesörüne, işiteceğiniz yanıt hep aynı olacaktır “Sakın ha! Meme kanseri mi olmak istiyorsun?” Meme kanseri olmamanın yollarını bu kadar iyi bilen ! bunca doktor arasında nasıl olup da meme kanserinin her yıl güçlenen bir salgın haline geldiği aklınıza takılsa da, size düşen -haklı olarak- doktorunuza inanmaktır. Her biri yıllarca okumuş, başarılı, zeki, yetenekli, son derece çalışkan ve iyi niyetli bir doktor ordusu bir konuda ağız birliği ediyorsa, doğru yanıt da herhalde budur “Sakın ha!” İşte bu doktorlarınıza “Peki bu bilginin bilimsel kaynağı nedir?” diye soracak olursanız, pek çoğu “Benim branşım değil ama kadın doğumcu arkadaşlar hep öyle söylüyor. Daha ne olsun?” deyip çıkacaktır. “Branşları dışında! olan bu önemli konu hakkında kulaktan dolma olsun üç-dört cümle çıkartabilecek olana ise rastlayamayacağınızı garanti ederim. Günümüz tıp yaklaşımının açmazı, biz “branşları dışında” diye yazarken bir kez daha ışıl ışıl parlıyor, bilmem sizin de gözünüz kamaştı mı? Hormon denen şeyin tanımında vardır “Hormonlar, vücutta salgılandıkları yerden uzaktaki doku ve organları, vücudun tamamını etkileyen moleküller” diye. Buyrun böyle bir tanımı bir branş içine, yani vücudun bir coğrafik bir bölgesine sıkıştırın! Yok eğer aynı soruyu bir kadın doğumcuya soracak olursanız “Anladık “sakın ha!” hormon kullanmayacağız, ama hangi bilimsel nedenle böyle söylüyorsunuz doktorum?” diye, işiteceğiniz yanıt hep ve daima aynı olur “WHI çalışması öyle söylüyor” “Peki, o çalışma dışında dayanağınız var mı, varsa nedir?” diye hiç üstelemeyin, kaset çaresiz başa saracaktır “WHI çalışması” İsterseniz deneyin kendiniz görün. Plak takılacaktır “WHI çalışması” İşte bu berbat çalışma, böylesine büyük bir lanet olarak kadın sağlığı üzerinde tam 16 yıldır asılı duruyor. Biz de işte bu yüzden, tıp terminolojisi ve bilimsel ayrıntılardan uzak kalmaya çalışarak da olsa bu berbat çalışmayı burada afişe etmek zorundayız ki bunca gürültü arasından anlatacaklarımız işitilebilsin. 40 ayrı merkezde kadının dahil edildiği WHI çalışması 1998 yılında başlamış ve 8,5 yıl sürmesi planlanmıştı. Çalışmada menopoz sonrası eksilen hormonların, yani estrojen ve progesteronun yerine konması ile, menopoz sonrası kadınlarda hızla arttığını bildiğimiz kalp hastalığı, kemik erimesi, bunama gibi sorunların önlenmesi amaçlanıyordu. Hormon replasmanı hakkında zaten bir çok çalışma yapılmıştı ama en büyüğü, en maliyetlisi bu olacak ve bu konuda “son sözü” söyleyecekti. Büyük olmasına büyük, ama bir o kadar da yanıltıcı bu çalışma, yol açtığı sonuçlar açısından bana göre tıp tarihinin en büyük insanlık suçlarından biridir. Aslına bakarsanız, insanda hormon dengesi bozulduğunda eksilen hormonun dışarıdan verilmesi yalnızca kadın hormonlarına özgü değil. Hepimiz insülin veya tiroid hormonu kullanan birilerini tanıyoruz, öyle değil mi? Peki, kadınlarda kullanılan hormonlarda sorun neydi de bu hayal kırıklığı yaşanmıştı? Çevrenizde tiroid hormonu ya da insülin verilen kişilere sorunuz Bu kişiler, aldıkları hormonun dozunun ayarlanması için zaman zaman kan tetkikleri yaptırırlar. Böylece verilen hormon dozu kişisel ihtiyaca göre bazen artırılır ya da azaltılır. Tiroid hormon düzeyi takip edilmeden tiroid hormonu vermeyi hayal bile edemezsiniz. Şimdi bir de çevrenizdeki kadınlara sorun İster polikistik over, ister endometriosis, ister menopoz yakınmaları için, isterse adet düzensizlikleri için olsun, onlara reçete edilen hormonların kan düzeyleri neden takip edilmiyor? Neden kadın doğumcu arkadaşlar verdikleri hormon ilacı ile hormon düzeyleri dengeye gelmiş mi diye tetkik istemiyorlar? Ben söyleyeyim Bakılacak olsa da tetkikte hiçbir şey görülmeyecek de ondan! “Bu da ne demek?” diyeceksiniz. “Yani benim eczaneden aldığım hap içinde hormon yok mu? Bu nasıl olur? Yanıtlayayım Evet var, hem de “güçlü” taklitleri var, ama ne yazık ki gerçek insan hormonları yok! İşte bu yüzden de ne laboratuvar cihazları onları görüp tanıyabiliyor, ne de sizin vücudunuz. Kafanız mı karıştı? Hiç karışık değil. Hemen açıklayalım. Önce, daha da çarpıcı olarak anlatmak için şöyle ifade edeyim Diyelim ki kadın doğum doktorunuz size adet düzensizlikleri, polikistik over ya da menopoz nedeniyle almanız için bir hormon hapı yazdı. Hepimizin bildiği gibi bu hapta kadınlık hormonları olan estrojen ve progesteron hormonları birlikte yer alıyor. Siz de günde bir tane içiyorsunuz. Siz tabii ki lütfen bu söyleyeceğimizi uygulamayın ama, diyelim ki oturduğunuz semtteki eczanelerin tümünü dolaşıp hepsinin raflarında bu ilaçtan kaç tane varsa aldınız. Oturup hepsini bir tencerenin içine boşalttınız. Şimdi önünüzde koca bir tencere dolusu içinde estrojen? ve progesteron? olan hap var. Öyle ya, doktorunuz bunları estrojen ve progesteron niyetine yazmıştı. Sonra tutup önünüzde ne kadar hap varsa kaşıklayıp, bir tencere progesteron ve estrojen hapını yalayıp yuttunuz diyelim. Güzelce kana karışması için de 2-3 saat bekledikten sonra en yakın laboratuarda kanınızdaki estrojen ve progesteron ölçümü yaptırdınız. Değerler tavana vuracak sanıyorsunuz değil mi? Sürpriz Laboratuvardan çıkan estrojen ve progesteron değerlerinizde, bir tencere hormon hapından sonra, bir milim oynama olmayacak! “Nasıl olabilir bu?” diyeceksiniz. Gelin yavaş yavaş anlatalım, nasıl oluyor. WHI çalışmasında kullanılan hormonların, yani bugün hala doktorunuzun size estrojen ! ve progesteron ! niyetine yazdığı, sizin de eczaneden hap şeklinde alıp yuttuğunuz hormonların moleküler yapısı, yani etken maddesi, insan kanında milyonlarca yıldır dolaşan estrojen ve progesterondan ne yazık ki çok farklı! Sizin 30’lu yaşlarınızda kanınızda dolaşan, hamilelik döneminize damga vuran progesteron hormonuna örneğin kiraz dersek, size kiraz niyetine verilen şey vişne! Eh, o kadar olur idare edin diyebilirdik ama vücut öyle demiyor. Demiyor, çünkü hormon dediğiniz şey basit bir mineral ya da vitamin değil. Hormonlar direkt olarak hücre DNA’sına yani hücrenin beynine, kumanda merkezine etki eder. Hormon dengemizin bozulmasının bizi hızla yaşlandırması, hastalıkları peşi sıra dizmesi ve sonunda bizi “oyun dışına atmasının” altında da zaten bu yatıyor! Size doktorunuzun “Hormon mu? Sakın ha!” demesinin yegane sorumlusu olan WHI çalışmasında estrojen ve progesteron olarak estrojen ve progesteronun “kendisi” kullanılmadı! Bunlar yerine bu hormonların ilaç firmalarınca üretilmiş, FDA ruhsatlı patentli “taklitleri” kullanıldı. Bugün de eczanenizin raflarındaki haplarda bu hormonların “kendisi” yok. Taklitleri var Estrojen niyetine ! CEE olarak kısaltılan konjuge equine estrojenler, progesteron olarak da medroksiprogesteron asetat kullanıldı. Peki neydi bu, akıl almaz biçimde günümüzde hala reçete edilen, sokağımızdaki eczanenin raflarında her zaman bulabileceğimiz “konjuge equine estrojenler” ve “medroksiprogesteron asetat MPA”? Konjuge equine estrojenlerin ismi equus caballustan geliyor. Equus caballus, bildiğiniz beygirin latincesi. Yani kadınlara insan estrojenlerini vermek yerine hamile at estrojenlerini vermeyi uygun gördüler. “Yahu bu neden peki?” derseniz, doğal insan estrojenlerinin patentini alamazsınız. O zaman para da kazanamazsınız. Sonunda para kazanamayacağınız bir iş için de bu tür büyük çalışmalara milyonlarca, bazen milyar dolar yatırmanız akıllıca olmaz çünkü sonuçta yararlı çıkıp ruhsat alan ürünü sadece siz değil başkaları da üretip piyasaya sürüverir. Ne anladınız bu işten, öyle değil mi? “Peki neden başka hayvan değil de at?” derseniz, “Çünkü at estrojenleri insanınkine en yakın hayvan da ondan” demek isterdim ama ne yazık ki öyle değil. Atları hamile bırakırsanız hayvanın idrarında daha bol estrojen çıkar. Atların hamileliği çok uzun sürer. Mesaneleri büyüktür. Sakin hayvanlardır. Saman ucuzdur. Doğru bir yatırım gibi görünüyor. Özellikle ortaya çıkan estrojen taklitlerinin karışımı için bir patent almışsak! Bu garip karışımlar, eczanelerimizde ve reçetelerimizde hala yerlerini koruyorlar. “Peki, at estrojenleri insan hücresinde iş görüyor mu?” diye soracaksınız. Bu, “iş görmek”ten ne kastettiğinize bağlı! Bugün hayatımıza giren plastikler, BPA, özellikle hayvansal gıdaların yağlarında biriken organoklorin zehirlerin tümü birer xenoestrojen’dir. Yani hücrede estrojenin bağlandığı reseptörleri alıcıları uyarabilirler. Bunların da estrojen gibi “iş gördükleri” şüphesiz. Fakat aynı işi gördüklerini söylemek mümkün değil. Hormonlar hücrede basit ayak işleri yapmazlar. Sıradan kimyasal reaksiyonlarda rol alan sıradan moleküller değillerdir. Bunlarla uğraşmak yerine direkt olarak hücrenin kumanda merkezine, yani çekirdek DNA’sına bağlanarak hücrenin sevk ve idaresine ilişkin komut verirler. İsterseniz hormon molekülünü bir anahtar olarak, hormonun hücre çekirdeğinde bağlanacağı reseptörü de bir anahtar yuvası gibi düşünelim. Bu anahtarın yuvaya mükemmel olarak oturması ve uyması şarttır. Bahçe kapısının anahtarı belki tam oturmasa da biraz zorlayarak açarsınız sorun da olmaz. Radyo frekansı tam tutmasa da dinleyebilir ve söyleneni anlarsınız. Ses biraz parazitli olur o kadar. Ama DNA üzerindeki “yuvanın ona tam uymayan bir anahtarla zorlanması” demek, hücreye verilecek mesajlarda parazit demektir ki, işte bunun sonuçları çok çok farklı olabilir! Aşağıdaki şekilde, temsili olarak, bir hormon molekülünün yani anahtarın hücre üzerindeki reseptör yuvasına nasıl birebir uyması gerektiği gösterilmiş. İşte ancak bu durumda, hücre DNA’sı doğru bir mesaj alabilir. Aşağıdaki şekilde ise üç tane hormon-reseptör yani anahtar-yuva ikilisi görüyorsunuz. Bunlardan birincisi vücudunuzda doğal olarak bulunan hormon-reseptör Gördüğünüz gibi, anahtar yuvaya tam oturuyor. İkincisi, vücuttakinin tıpa tıp aynısı olarak üretilmiş olan biyoeşdeğer hormon. Vücuttakinin tıpa tıp aynısı olduğu için bu anahtar da yuvaya tam oturuyor. Aynen başka nedenlerle kullandığınız tiroid hormonu ya da insülin hormonu gibi. Şimdi gelelim üçüncüsüne Bu da reçetenizle eczaneden alıp yuttuğunuz haplardaki “taklit” sentetik hormon. Yani meşhur WHI çalışmasında binlerce kadına verilen hormon. Yuvaya girmiş, ama tam oturmamış. Zorluyor. Yuvayı aşındırıyor. Evet, adet kanamalarınızı düzene sokuyor. Evet, menopoz dönemine has sıcak basmaları ve gece terlemelerinde faydalı oluyor. Hatta evet, kemik erimesini önlüyor. Ama meme kanserine yol açıyor. Alzheimer riskinizi artırıyor. Kalp damar sisteminizi bozuyor. Depresyon, halsizlik, keyifsizlik, eklem ağrılarınızı artırıyor. Vücutta bazı dokularda kilidin yuvasına otururken, diğerlerinde kapıyı kırıyor. “Bu taklit hormonlardan bir tencere hap alsanız da laboratuar tetkikinde çıkmaz” dedik, evet. Bu demek değildir ki bu taklit hormonlar güçsüz. Aksine, aşırı güçlü. Ama zorlasalar da doğru anahtarın işini göremiyorlar. Laboratuvar ölçüm cihazı da, bu uydurma hormon molekülününgerçek insan hormonundan farklı olduğunu anladığı için bunları hormondan saymayacak ve test sonucunu “Kanınızda estrojen ve progesteron bulunmuyor” olarak verecektir. Peki, laboratuvar cihazının anladığını vücut hücreleriniz anlamıyor mu sanıyorsunuz? Aşağıda iki hormonun molekül yapısını görülüyor. Bu iki hormon ilk bakışta neredeyse aynı gibi duruyor. Yapıları birbirine çok benziyor. Halbuki bu hormonlardan biri estrojen, yani kadınlık hormonu, diğeri ise testosteron yani erkeklik hormonu! Molekül yapılarında bu denli küçük, adeta belli belirsiz bir fark, hücreye bambaşka birer mesaj vermeleri için yeterli oluyor. Anahtar yani hormon ve kilit yuvası yani hücre reseptörü bu derece hassas. Doğru mesaj, ancak yuvaya tam oturan anahtar ile veriliyor Şimdi bir de, her kadında adet döneminin ortasındaki yumurtlama sonrasında yumurtalıktan salgılanan, rahime yerleşecek olan bebeğin yaşama tutunmasını sağlayan o muhteşem, o mucizevi hormon, progesteron hormonunun moleküler yapısına bakalım. Yanında da WHI çalışmasında progesteron taklidi olarak kullanılan ve şimdi hala eczane raflarında bulabileceğiniz medroksiprogesteron asetat MPA adındaki Frankenstein moleküle bakalım. Sizce bu iki “anahtar” aynı mı? Estrojen ve testosteron molekülleri arasındaki belli belirsiz farkı bile derhal “görüp” anlayan hücre, bu kötü taklidi yutar mı dersiniz? İster inanın ister inanmayın, hayatında işte bu, benim Frankenstein diye nitelediğim hormonsu molekülü progesteron niyetine reçetesine yazmamış bir kadın doğum uzmanı yoktur! Çünkü tüm jinekoloji bilim camiası, bu ikisinin “aynı şey” olduğuna her nasılsa inandırılmış durumdadır! 2002 yılında sonuçları duyurulan WHI çalışmasında kullanılanlar da işte bu “hormonsular”dı. Kadın kanında milyonlarca yıldır dolaşan gerçek hormonlardan çok farklı yapıda sentetik kimyasal “ilaçlardı” . Hala ülkemizde ve dünyada kadınlara reçete edilen hormonların çok büyük çoğunluğu da işte bu uydurma hormonlardır. Bunun tek nedeni de bu ürünlere patent alınabilmesidir. Tıp bilimini ilaç şirketlerinin yönlendirdiği bir gerçektir. WHI çalışması ile ilgili sorunlar bununla sınırlı değil. Bilimsel açıdan bakıldığında çalışmanın hazırlık aşamasından yapılışına kabul edilmez metod hataları ve boşluklar vardı fakat burada kafanızı bunlarla şişirmek istemem. Bu berbat çalışmada hormon replasmanının nasıl bireye özgü ! uygulandığını merak ediyor musunuz? İşte yanıtı Çalışmaya alınan kadın arasında 78 yaşında olan da vardı, 38 yaşında olup cerrahi olarak yumurtalıkları alınan da, 51 yaşında “doğal” menopoza giren de. Bu kadınlar biyolojik ve hele hormonal olarak birbirinden çok ama çok farklı canlılar olmalarına rağmen bu fabrikasyon çalışmada hepsine aynı uyduruk hormon taklitleri aynı dozda verildi! Bu kadar ilkel, bu kadar biyolojiden habersiz, sanki ilaç şirketinin bir ağrı kesici ilacını deniyormuş gibi basite indirgeyen berbat bir çalışma. İyi ama aklımıza takılıyor, sormayalım mı? Bu çalışmada 50-60-70 yaşındaki kadınlara hormon desteği yaptınız. Tamam. Herhalde bu kadınları Marilyn Monroe yapacak kadar hormon vermediniz. Ne kadar verdiniz? “Beyinleri erimesin, kemikleri erimesin yeterli” olacak dozda verdiniz. Buraya kadar tamam. 8 yıllık planlanan çalışmayı bile tamamlayamadınız, artan meme kanserleri nedeniyle 5 yılda sonlandırdınız. Buna da tamam. Peki ama, sizin verdikleriniz eğer gerçek hormon ise, kadınlar 13 yaşından 53 yaşına kadar tam 40 yıl boyunca bu hormonların çok daha yüksek düzeyleri ile nasıl oluyor da yaşıyorlar? Nasıl oluyor da üstelik, bu hormonların en yüksek düzeyde olduğu 20-30 yaş arasında en sağlıklı yıllarını geçiriyorlar!? Nasıl oluyor da hamile kalındığında bu meme kanseri yapan ! kadın hormonları kanda yüzlerce kat arttığı halde kadınlar ne kadar çok hamile kalırsa meme kanserinden o kadar uzak kalıyor? Nasıl oluyor da kadınların MS Multiple Skleroz başta olmak üzere otoimmun hastalıklarının pek çoğu gebelik esnasında rahatlıyor? Nasıl oluyor da siz hamilelik düzeyinin yüz katı düşük dozu birkaç yıl kullandığınızda bu kadınların sağlığını bozdunuz? YANIT AÇIK Sizin kullandığınız hormon falan değildi! Hormonsuydu! Verdiklerinizin gerçek hormon olmaması bir yana, bunları doğal yoldan da vermediniz! Bu hormonların doğal veriliş yolu ciltten krem şeklinde sürmek, vajene fitil olarak uygulamak ya da nadiren enjeksiyon olarak yapmaktır. WHI çalışmasında ve hala günümüzde! doğaya aykırı biçimde bu hormonlar ağızdan hap şeklinde alındığı için karaciğerden geçerek kanda pıhtılaşmayı artırıyor. Kalp krizlerine, beyin damarlarında tıkanıklık ve felçlere yol açıyor. Ağızdan kullanmadığınızda nedeni ortadan kaldırdığınız için, doğaya saygı gösterdiğiniz için, aynen kadınlarda 13-53 yaş arasında olduğu gibi bu risk de ortaya çıkmıyor! İyi ama nasıl oldu da tek bir çalışma, ne kadar büyük olursa olsun, dünyada bu kadar duyulabildi? Çünkü bilim tarihinde ilk ve son defa, bir bilimsel çalışmanın sonuçları Amerikan Ulusal Basın Konseyi toplantıya çağrılarak basın yoluyla dünyaya duyuruldu. “Hormonlar meme kanseri yapıyooor!” edasıyla. Sonra neler olduğunu biliyoruz. Kadın Doğumcu arkadaşların literatürü takip ettikleri en önemli mesleki dergilerden olan Climacteric dergisinde 2014 yılında yayınlanan ve “Bu tıbbi dogma artık düzeliyor mu?” başlığını taşıyan bir makalenin 1 sonuç bölümünde aynen şöyle yazıyor ’WHI bulgularının yanlış yansıtılması ve abartılı yorumlanması, kadınları ve tıp dünyasını hormon replasmanının risklerinin faydalarından daha fazla olduğu düşüncesine inandırarak menopoz dönemindeki kadınların sağlığına zarar vermiştir’’ WHI çalışmasının başında bu berbat çalışmayı yönetmiş olan, Kuzey Amerika Menopoz Derneği Başkanı JoAnn Manson ile 2017 yılında yapılmış bir röportajda neler söylediğine bakalım “Yanlış bilgilendirilmiş olmaları nedeniyle, bir kadın jenerasyonu etkin bir tedavi şansını kaçırmış oldu. Şimdi 2002’yi geride bırakıp ’neler biliyoruz’’ bir bakma zamanı» Bu yazı dizisinin 2. bölümünü, Uluslararası Menopoz Derneği’nin International Menopause Society 2011 tarihli “Menopoz sonrası hormon tedavisi ve orta yaş sağlığına ilişkin koruyucu stratejiler” başlığını taşıyan resmi durum bildirgesini 2 okuyarak bitirelim “WHI çalışmasına ait ilk sonuçların 2002 yılında medyaya sunulma biçiminden kaynaklanan aşırı tutuculuk, aradan geçen 10 yılda kadınların hormon replasman terapisinden uzaklaşmasına ve kalp damar, bunama ve kemik erimesinden korunmak için kritik bir dönemi kaçırarak zarar görmelerine neden oldu” Bütün bu uzmanlar pek de SAKIN HAA” der gibi görünmüyor, ne dersiniz? Sorun hormon tedavisinde değil. Verilenlerin gerçek hormon olmamasında. Bunların doğaya aykırı olarak, yani hap şeklinde verilmesinde. Düzeylerinin ölçülmeyip takip edilmemesinde. Her kadına aynı davranılmasında. “Hormon replasmanında olsun” bireye özgü düşünülmemesinde. Biyolojik bilgiden yoksun, vücuttan kopmuş, ağrı kesici verircesine basitlikte hormon tedavisi yapılmasında. 1 Shapiro S. ve ark “Risks and benefits of hormone therapy Has medical dogma now been overturned?” Climacteric, volume 17, 2014, issue 3 2 Sturdee Updated IMS recommendations on postmenopausal hormone therapy and preventive strategies for midlife health, Climacteric 2011;14302-320
BÖLGE ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından Birliğimize gönderilen tarih ve sayılı yazı ile, Sağlık mesleği mensuplarının ilaç güvenliliği ile ilgili konularda meydana gelen gelişmelerden ivedilikle haberdar olmaları amacıyla mektup dağıtılması uygulamasının Kurum tarafından yürütüldüğü belirtilerek, Hormon Replasman Tedavisi’ne HRT bağlı olarak meme kanseri riskinin arttığını, tedavinin durdurulması sonrasında da riskin düşünülenden daha uzun süre devam ettiğini bildiren ve Kurumca onaylanan mektubun Birliğimiz tarafından duyurulması istenmektedir. İlgili Kurum yazısı ve doktor bilgilendirme mektubu yazımız ekinde yer almakta olup, bilgilerinizi ve üyelerinizin bilgilendirilmesini saygılarımla rica ederim. TİTCK’nın tarih ve sayılı yazısı için tıklayınız.
Büyüme Hormonu İlaçları ve İğneleri Hangi Durumlarda Kullanılır? Büyüme hormonu ilaç ve iğneleri, doktor kontrolünde kullanılması gereken ve bazı yan etkileri olan uygulamalardır. Büyüme Hormonu İlaçları Nelerdir? Büyüme hormonu için sunulan ilaçlar, insan vücudunda hormonal eksiklik oluştuğu durumlarda doktorlar tarafından tavsiye edilen ve kontrollü bir şekilde kullanılması gereken ilaçlar olarak bilinir. Büyüme için gerekli olan hormona tıbbi olarak “growt hormon” adı verilmektedir. Büyüme hormonunun salgısı hipotalamus ismi verilen bölgeden salgılanan GHRH ile artmakta ve yine aynı bölgeden salgılanan somatostin isimli hormonun salgılanması ile artış göstermektedir. Yani büyüme hormonunun seviyesi bu iki hormon tarafından kontrol edilmektedir denilebilir. Büyüme hormonunun gece vakitleri salgılanma derecesi artar, gündüz ise azalmaktadır. Ayrıca büyüme hormonu fiyatı da günümüzde yapılacak araştırmalarla kontrol edilebilir. Doktorlar, çocukların bu ilacı kaç yaşına kadar kullanması gerektiğini de sizlerle paylaşır. İnternet platformlarında büyüme hormonu kullananlar ile kullanıcı yorumları ve büyüme hapı konusunda da birçok bilgi paylaşımı bulunmaktadır. Büyüme Hormonu İlaçları Nasıl Kullanılır? Büyüme hormonunun fazla salgılanmasını sağlayan bir diğer sebep mideden salgılanan Ghrelin ismi verilen bir hormondur. Ghrelin olarak adlandırılan hormon, iştahın üzerinde bir kontrol sağlamaktadır. Büyüme hormonu stres var ise, kan şekeri seviyesi azalmış ise, kanın içinde bulunan üre miktarında artma olur ise ve yahut da açlık yaşanması gibi durumlarda çok fazla salgılanır. Büyüme hormonu üzerinde etkisi olan ve insanlar tarafından en çok bilinen ilaç steroid ilacıdır. İlacın içerisinde etkili olan madde somatropin maddesidir. Belirtildiği gibi somatropin maddesi, büyüme hormonunun seviyesini arttırır. Bu ilacı en çok spor ile ilgilenen kişiler kullanmaktadır. Çünkü bu ilaç ile vücuttaki kaslarda gelişme olmakta ve çok kısa süreç içerisinde kuvvet ilerlemesi olmasını sağlamaktadır. Sporcu kişiler dışında cücelik sorunu olan çocuklar da kullanılabilir. Cüce çocuklarda kullanılmasının yararlı olacağını iddia eden kişiler, bu ilacın vücutta yeteri kadar gelişim gösteremeyen kısımlarda büyüme gösterdiğini belirtmişlerdir. Growt hormonu ilacı bu rahatsızlıkta kullanılabilen bir diğer ilaçtır. Growt hormonu salgısını sağlayan ilaçlar, bu hormonun işleyişini kontrol edebilmek için kullanılır. Fakat yapılan araştırmalar bu hormonun direkt olarak büyüme hormonuna etki etmediğini ve bazı organları etkileyip, hormon salgılamaları için etkilediğini göstermektedir. Bilhassa karaciğerin bu konuda etki edilen bir organ olduğu saptanmıştır. Ama karaciğerin ne şekilde ve ne kadar etkilendiği bilinmeyen bir konudur. Karaciğerde sınırlı oranda üretim yapıldığı bilinmektedir. 1980’li yıllarda insan cesetlerinden elde edilen growt hormonunun beyinde oluşan ve ölüm ile sonuçlanabilen bir hastalık ile alakası tespit edildiği zaman, bu ilacın üretimi tamamen durdurulmuştur. STH olarak bilinen bir ilaç, yağ yakıcı olma özelliği olduğu için kullanılmaya başlanmıştır. Vücut içinde bulunan yağın enerjiye dönüştürülmesi özelliği olduğu için sporcular fazla yağ birikimi olmadan normalden daha fazla kalori alabilmektedir. Bu durum da kemiklerde, eklemlerde ve vücut içi bağlarda güçlenmeyi sağlayabilmektedir. Netice olarak kullanan sporcuyu daha güçlü yapan bir ilaçtır denebilir. Fakat bu ilacın olumlu etkilerinin yanında pek çok olumsuz tarafı da bulunmakta ve sırf bu ilacı kullandığından dolayı vücut sağlıklarını kaybeden çok fazla sayıda kişi bulunmaktadır. Bunun aynı zamanda maddi boyutu da bulunmaktadır. İlacın çok fazla pahalı olması yeterli oranda maddi imkanlar olmadığı zaman düzensiz kullanıma sebep olmakta ve ilacın olumsuz etkilerinin ortaya çıkmasına sebep olabilen bir faktör olarak bilinir. Büyüme hormonu iğnesine gelecek olursak, öncelikle büyüme hormonu yalnızca hasta olan insanlarda değil vücut sporu yapan insanlarında kendi istekleri ile kullandığı bir büyüme iğnesi olarak bilinmektedir. Büyüme hormonu küçük yaşta çocuklarda steroid hormonunun salgılanmaması ile ortaya çıkan boy kısalığı ya da uzuvlarda tam gelişememe gibi hususların görülmesi ile kullanılmaktadır. Bu, 191 tane aminoasitten oluşan bir hormondur. Çoğu zaman kas gelişiminde, kemik uzamasında, hücre yenilemede ve doku tamirinde kullanılmaktadır. Büyüme hormonunun en önemli özelliği boy uzatmak olsa bile bir başka önemli özelliği kas kütlesi kazandırmasıdır. Aynı zamanda kemiklerde kalsiyum tutma açısından da birebirdir. İnsanlarda büyüme hormonu salgılanması olmadığı zaman, kişiler bu hormonu dışarıdan almak zorunda kalmaktadırlar. Bu büyüme hormonu iğnesi, çok pahalı olmakta ve bu iğnenin etki süresi ve de kullanım zamanı çok uzun bir süre almaktadır. Çocuklarda büyük insanlara oranla daha fazla büyüme hormonu salgılanır. Eğer çocuklarda bu hormon düzeyleri düşük olur ise ya da büyük bir insan ile aynı seviyelerde olur ise bu hormonun dışarıdan alınması gerekmektedir. İyi bir büyüme hormonu iğnesinin yan etkileri de bulunabilir. Hastalıkları tetikleyen herhangi bir durum olmamakla beraber etkisi araştırılarak kullanılmalıdır. Aynı zamanda vücuda fazla miktarda büyüme hormonu enjekte edildiği zaman vücutta büyüme hormonu salgılanması durabilmektedir. Büyüme hormonlarının muhakkak bir doktor gözetimi altında yapılması ve doktor ile sürekli bir iletişim halinde olunmalıdır. Zira günümüzde de büyüme hormonu iğneleri reçete ve doktor izinleri ile satılmaktadır. Dışarıdan bu ilaçları ele geçiren kişilere cezai işlem uygulanmaktadır. Aynı zamanda büyüme hormonu iğnesi kişiden kişiye farklı etkiler gösterir. Büyüme hormonu iğnesi kimi bireylerde fazla enjekte edilir iken, kimi bireylere de az miktarlarda uygulanır. Büyüme hormonu kullanımı ile birlikte fiyatı hakkında da net bilgilere ulaşarak kaç yaşına kadar alınır sorularına yanıtlar bulabileceğiniz bu yazımızda iğne ve ilaçlarının yan etkileri ya da vücuda etkisi gibi maddeleri de sizlerle paylaşmış olduk.
Hormonal preparatlar hem kadın seks hormonları hem de sentetik analoglarını içerir, hem kontrasepsiyon hem de hormon replasman tedavisi veya hormonal bozuklukların düzeltilmesi için kullanılır. İlaçlarda kadın hormonları Kadın hormonal ilaçlar sadece östrojenler veya progesteron ve analogları ve her iki hormonun bir kombinasyonunu içerebilir. Çoğu zaman, kadın hormonları içeren ilaçlar oral kontrasepsiyon için kullanılır. Kontrasepsiyon için kadın hormonları olan ilaçlar Doğum kontrolü için kullanılan kadın seks hormonları içeren preparatlar, yumurtlama başlangıcını inhibe ve servikal mukus yapısını değiştirmek, spermatozoa için geçilmez hale getirir. Kontrasepsiyon için, bir seks hormonu içeren ilaçlar, genellikle progesteron veya analogları, 35 yaşın üzerindeki kadınlarda mini-pili kullanılır. Genç yaşlarda, östrojen ve gestajen içeren kombine hormonal ilaçlar daha sıklıkla kullanılmaktadır. Kombine hormonal ilaçlar, monofazik olarak ayrılırlar siklusun tüm fazlarında aynı miktarda östrojen ve gestajen içerirler, bifazik siklusun farklı fazları için hormon dozlarının iki kombinasyon kombinasyonu ve üç fazlı siklusun farklı fazları için üç doz hormonlar. Doz yoluyla, yüksek dozda, düşük dozda ve mikro dozda bölünürler. Oral kontraseptif isimlerinin listesi büyüktür, ancak kadınlara yönelik hormon preparatları sadece bir doktor tarafından reçete edilir, kız arkadaşının önerdiği veya kabul ettiği bir şey tek başına alınamaz. Acil önleme için de, seks hormonları içeren ilaçlar kullanılabilir. En yaygın olarak kullanılan acil durum önlemleri için kullanılan hormonal ilaçların isimleri - Postinor, Escapel, rutin - Rigevidone, Marvelon, Logest, Regulon, Tri-regol, Trikvilar. Menopoz ile kadınlık hormonlarının hazırlanması Şiddetli menopoz için hormon replasman tedavisi için, progesteron veya sentetik gestajenler sıklıkla kullanılır. Östrojen içeren kadın hormonal ilaçlar, menopozda nadiren kullanılır ve genellikle topikal kullanım için farmasötik formlar biçimindedir. Gestajenik ilaçlar, menstrüasyona kesintisiz olarak sürekli olarak kullanılır. Nadiren endikasyonlara göre, hem östrojen hem de progesteron içeren mikrodüksiyonlu kombinasyon hormon preparatları kullanılır. Kadın hormonları yerine geçen ilaçlar Hormonal ilaçlar kontrendike ise, kadın hormonlarının düzeyini arttırmak için seks hormonu olanlara benzer fitopreparasyonlar kullanılır. Kandaki progesteron düzeyini arttırmak için vitamin bakımından zengin diyetler kullanılırsa, ancak progesteronun kendisi değiştirilmeyecek, birçok bitki ve gıdada fitoöstrojenler kadınlarda östrojenlere benzeyen fakat daha zayıf olan bitki hormonları bulunur. Bunlar arasında soya fasulyesi, fasulye, bezelye, fasulye, fındık, kırmızı üzüm, şerbetçiotu, kırmızı yonca ve yonca bulunur. Kadın seks hormonlarının atanması için kontrendikasyonlar Hormonal ilaçlar şiddetli kardiyovasküler hastalıklar, kan pıhtılaşma bozukluğu tromboz eğilimi olan, şiddetli karaciğer ve safra kesesi hastalıkları, migren, varis, obezite ve diyabet, meme bezlerinin meme ve malign tümörleri ve kadın genital organları olan kadınlar için reçete edilmez. Hamilelik ve emzirme, kandaki kolesterol düzeyini artırdı. Sigara kullanan kadınlarda 35-40 yaşından büyük kadınlarda kadın seks hormonlarının kullanılması önerilmez.
hormon replasman tedavisi ilaç isimleri