Boşanmadavasında ,mal paylaşımı davası ayrı olarak açılmaktadır. Mal paylaşımı davası boşanma davası ile beraber açılmaktadır, aynı anda açılabilir fakat ayrı davalardır. Boşanma avukatı, Medeni hukukun bir alt dalı olan aile hukuku uyuşmazlıklarından meydana gelen boşanma, nafaka, velayet, mal paylaşım ı vb
Kadıneve kapatılır, ekonomik özgürlüğünü kazanması çocukluğundan itibaren engellenir. Başlık parasına küçük yaşta öz babası tarafından satılır. Tecavüz edilir. Namus uğruna öldürülür. Kıçı başı kapatılır. Erkek aldatır affedilir, kadın aldatır önce dövülüp sonra kör bıçakla doğranır.
Boşanma davalarında mal paylaşım ile ilgili bilgilendirici bir video hazırladık. Lütfen sonunda kadar dikkatlice izleyiniz. 1 Ocak 2002’den önce yürürlükte olan Medeni Yasa hükümlerine göre; mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan aksi belirtilmemiş ise edinilen mallar boşanma sonucunda edinen taraf üzerinde kalmaktaydı.
boşanmadavasını kadın açarsa, kadın boşanma davası açarsa, boşanma davasında kadın hakları, boşanma davasını kadın açarsa nafaka alabilirmi, http:www.hukuki.netshowthread.php47085-calisan-kadin-bosanma-davasi-acarsa, boşanmada çalışan kadının hakları, boşanma davasında kadının hakları, kadin bosanma davasi acarsa nafaka alır mı, boşanma davasını kadın
cash. özellikle sözlüğümüzde iyice ayyuka çıkmış düşünce mudur? öncelikle şöyle bir şey var kadınlar her zaman burak yılmaz'ın hamile eşini dövmesine yapılan tek taraflı yorumları okuduktan sonra; bugün de cenazesine gitmediği şehidin parasını yiyen kadını bile savunanları gördükçe, insan gerçekten hayret bir kabul etmek lazım sırf boşanmak için evlenen kadınlar var. evliliği zehir eden kadınlar var. erkeği kendini savunamayacak kadar aciz düşüren kadınlar var. "erkeksen vurursun vursana hadi vur vur" diye adamın başının etini yiyen kadınlar var. kocasının cebindeki elektrik faturası parasını çalıp gidip kendine elbise alan kadınlar var. "koca değil misin köpek gibi çalışacaksın" diyen kadınlar anne olmak için değil, nafaka koparmak için yapan kadınlar sevgili sözlükçülerimiz ne diyor? "2 ay evli kaldıktan sonra 2 senedir kocasından ayrı yaşayan ve boşanma davası süren kadının; kocasının ölüm parasını alması haktır." niye? çünkü biz bilemezmişiz o 2 ayda nolmuşmuş. boşanma davasını 2 sene sürdürecek nolabilir amk 2 ayda? şiddet middet olsa o dava 2 sene sürmez. yanlış bir kararla evlenmişler 2 ay sonra da hatalarının farkına varıp ayrılmışlar. mahkeme de süründürüyor, olay bu. ama sırf burada boşanan bir kadın var diye, adamın anasının babasının hakkını alabilir diyebilmek mümkün değil. bunu diyebilmenin tek mantıklı açıklaması en hafif tabiriyle "kötü bir insan olmak". tıpkı o kadın gibi "yasal hakkıdır yesin yesin doymasın" konuyu özele indirgemeden, ortada boşanma varsa erkek kısmı illa uğradığı şiddeti kayda mı almalı? kadına pozitif ayrımcılığa da eyvallah; ama hak var hukuk var. arkada ne olduğunu bilmeden "kadın varsa haklıdır" ne demek anasını satiim? kadın dediğin onurlu olur gururlu olur deyip de, haketmediği şekilde nafakalara konmasına "oh olsun" demek nasıl bir ikiyüzlülüktür? siz erkeğin o süreçte neler yaşadığını biliyor musunuz da boşanan kadını melek ilan edebiliyorsunuz? ha bir de bunu diyen feminist kadınları bile bir yere kadar anlarım da, erkeklerden de böyle "yorum yapanlar" var lan! kendileri hakkında tek dileğim, karı-kız düşürmek için yazdıkları bu duyar dolu yorumlardaki kadınlardan biriyle dayağı hakeden kadınlar var millet uyanın! haketti diye dövelim anlamı çıkartanın kadın değilse ağzının ortasına çakayım hele hele para için yapmayacağı şey olmayan kadınların sayısı gitgide artıyor. özellikle türkiye'de de erkekler iddia edilenin aksine gayet salaktır ve kadınlar nereye yönlendirirse oraya gider. bu konu hakkındaki ayrıntılı bilgiye hatunların efendi adam yerine piç tercihi/maximum chatlak bağlantısından ulaşabilirsiniz. erkeklerin burada yapması gereken biraz akıllı olup, kadın şiddetini özellikle psikolojik belgelemek ve dövmeden güzelce boşanmaktır. ahmet'in karısı çocuklarını her gün dövüyordu. bir gün ahmet çocuktaki morlukları farkedip olayı araştırdığında annesinin yaptıklarını öğrendi ve onu uyardı "bir daha bu çocuğa vurursan benden de aynısını karşılık görürsün". ama anne durmadı, çocuğu dövmeye devam etti. ahmet yine gitti "çocuğa vurma demedim mi?" dedi. kadın "ne var lan? erkeksen sen de bana vursana! hadi yiyorsa vur! hadi vursana vur!" dedi ve ahmet'in gözü döndü. kadın boşanma davası açtı ve çocuğun da bahanesiyle 12 milyon tl nafaka istedi. bütün genellemelerde istisnaların çıkması kaçınılmaz olduğu için, kadının her zaman haklı demeyelim de mağdur olmayabileceği doğrudur. tam tersi durumların olduğu, kadının çirkefleşerek erkeği ezdiği durumlar da bu istisnai durumlar her şeyin erkek egemenliği üzerine inşa edildiği bir toplumda yaşadığımız gerçeğini değiştirmiyor. kadınlar şiddet görüyor, tecavüze uğruyor, öldürülüyor, çalıştırılıp parası elinden alınıyor, bazen bizzat kocaları tarafından fuhuşa zorlanıyor. ve her seferinde, mağdur olmaları yetmezmiş gibi bir de mağduriyet bedeli ödüyorlar. bu bedel bazen "kendisi kaşınmış" tarzında bir toplumsal önyargı olur, bazen mahkemelerin erkeğe ottan boktan sebeplerden verdiği ceza indirimi olur, bazen aynı ottan boktan mazeretlerin kadından esirgenmesiyle haksız, erkeklerin mağdur olduğu durumlarda bile kadını haklı görmek gerektiğini savunmuyorum elbette. adalet ancak bireye inebildiği, herkesin hakkını eşit ve tarafsızca koruyabildiği derecede adalettir. kadının alenen haksız olduğu bir durumda bile onun haklı olduğunu iddia etmek elbette ki başka bir zulüm kadınların hissedilir biçimde ezildiği, resmen devlet politikasına dönüşmüş sürekli "ne işi varmış dışarıda" baskısıyla yaşamak zorunda kaldığı bir toplumda, kadının haksız olduğu durumları ön plana çıkartıp her gün gözümüzün önündeki, kendi mahallemizdeki, belki komşu evdeki, hatta belki kendi evimizdeki kadına karşı şiddeti normalleştiremeyiz, olduğundan daha küçük bir yaraymış gibi gösteremeyiz. boşalan kadın diye okudum heyecanlanmıştım boşanan kadın haklıdır, boşanan erkek de haklıdır. yürümeyen bir ilişkiyi olduğu yerde bırakmak herkesin middet olsa dava uzun sürmez diyenler yargı istatistiklerine bi baksın. ağır şiddet varken 2010'da açılan davanın 2015’te ancak bittiğini gördü bu gözler. karısı ile tatile gidip de tatilde kadının üzerine kolonya döküp çakmağı çakan adamın duruşmada "ben karımı seviyorum" dediğini de gördü. düğün gecesi kadına takılan takıları tek tek kameraya kaydedeni hemen sonra takılar yüzünden eşini döveni gördü. "dayağı hak eden kadın var" cılar zaten bunca şiddeti görmezden gelenler. mağdur erkek edebiyatınızı nafakayı değil dayağı hak ettiğini savunan zihniyetinizi... bunlar evlenmesinler. boşanma davası anlaşmalı diilse ve taraflardan biri manyaksa 10 sene bile sürer..var bizim manyak bi müvekkil. kadının da erkeğin de kötüsü vardır, ama hamile kadını dövmek başka bir seviye. haklı veya haksız bir can taşıyor. itin hatrı yoksa sahibinin vardır misali.. elbette ki dünyada kadınlar her gün şiddet görüyor, ezilmeye çalışılıyor, baskılanıyor. kadının haksız olduğu durumları ön plana çıkartıp da kadına şiddeti olduğundan daha küçük bir yaraymış gibi göstermek daha büyük bir yanlış ortadaki gerçeği boşanmak için evlenen, nafaka için çocuk yapan kadınları görmezden gelmenin; her boşanma davasında kadını haklı görmenin; ve bu durumun gitgide istisna olmaktan çıktığını görmek istememenin hiçbir şeye faydası yok. boşanan kadın haklıdır, tazminat nafaka ne gerekiyorsa almalıdır, erkek kesin bir şey yapmıştır diye verilen peşin hükmün, "ne işi varmış o saatte dışarıda" dan 1 santim dahi farkı yok. aynısınız. bir sey yapmasina gerek yok. kadin her zaman haklidir. kadınlar ne yazıkki , hep son noktaya kadar dayanırlar.. onlar asla bırakmazlar, ne zzamanki yaşanmaz hale döner yada erkekler onu terkeder ozaman boşanırlar.. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
HAKKIMDA SON YAZILARIM Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme 483 9313 numaralı telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz. Merhabalar, eşim bana bir boşanma oyunu oynadı. Memleketindeyken bana telefonda hakaret edip telefonu kapattı. Mesajla hakaretlerine cevap yolladım ama karşılıklı hakaret olduğu belli oluyor. Sonrasında memleketinden yeni taşındığımız eve getirdim. Burada 10 gün huzursuzluk çıkardı ve tartıştık. Son 3 gün tatildeydik. Dönüşte oğlunu istemediğim ve kendini evden kovduğum bahanesiyle polis çağırıp darp izi olmayan ağrı ve eski izden oluşan darp raporuyla boşanma davası açıp beni evimden uzaklaştırdı İftira niteliğindeki diğer iddialarına da cevapları verdik ben de karşı davacı olup görüşme kayıtlarımdaki hakaretlerini ve benim babamın vefatına gelmemesinden tutun, kredi kartındaki eski eşin soy ismini kullanmasını ve babamın hastayken sürekli hakaret ve tehditlerle benim eve gelmemi istediğini tanıklarla sundum. Bu kadın maddi olarak benim her şeyime göz diktiğini belli etmiş maaş olarak her şeyini ayırdığı ve eve ortak harcamalarda katkıda bulunmadığı halde evlilik öncesi aldığım arabaya bile göz dikmiştir. Davanın gidiş hattı nasıl olur? Erkek taraf benim, en büyük çekincem budur. Bir boşanma davasında, özellikle son bir-iki yılda sosyal medyada, davaların erkekler aleyhine sonçlandığı, erkeklerin hiçbir şeye hakkı olmadığı, ne yaparsa yapmış olsun davaların kadın lehine sonuçlandırıldığı ve takdir hakkının her zaman kadın lehine kullanıldığı şeklinde bir algı oluşturuldu. Bu algının bir çok nedenle dayanak bulduğunu da söyleyebilirim örneğin çocuğun velayeti konusunda karar verilirken anneye bırakılması yönünde bir eğilim olduğu bir gerçek. Yargıtay bu konuda çocuğun üstün yararına bakılır görüşünü her kararında belirtmesine rağmen, anne ile babanın velayeti talep etmeleri halinde mahkemelerce anneye üstünlük tanındığı artık inkar edilemez bir uygulama olmuş durumda. Yine, nafaka konusunda da asgari ücretin nafaka talep etmeye engel olmadığını kabul eden Yargıtay; asgari ücretle çalışan hatta işsiz erkeğin nafaka vermesini de uygun buluyor. Diğer bir ayrım da tazminatlarda karşımıza çıkıyor Aynı fiili işlemiş olan kadın aleyhine 1 birim tazminata hükmedilirken erkek bunun en az 2-3 mislini tazminat ödemekle yükümlü tutuluyor. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde bile “erkek tarafı benim, en büyük çekincem budur” söyleminizde çok haksız sayılmazsınız. Ancak açılan boşanma davasında her iki eşin kusurlarının eşit çıkması halinde maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulmayacaksınız. Eşin Evin Kilidini Değiştirmesi Halinde Ne Yapılır? Bir süredir anlaşmazlık yaşadığım resmi nikahlı eşim beraber yaşadığımız eve girmemi önlemek amacıyla kapı kilidini değiştirdi. Şu anda beni eve almıyor. Tüm eşyalarım evde kaldı, onları da vermiyor. Gidecek yerim olmadığı için oldukça zor durumda kaldım. Kendisinden boşanmak ve bana yaptıkları için suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Nasıl bir yol izlemeliyim? Teşekkürler. Medeni Kanun’un 185. maddesine göre eşler, evlilik süresince birlikte yaşamalıdır. Eşlerden biri birlikte yaşamak istemediği için evi terketmişse bu eş aleyhine terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Bir eşin evin kilidini değiştirmesi ve eşini eve almamasını da terk olarak değerlendirebiliriz. Eve almayan eş aleyhine de terk nedeniyle boşanma davası açabilirsiniz. Evde kalan eşyalarınız için ise, bulunduğunuz yerdeki aile mahkemesine başvurarak kişisel eşyalarınızın polis eşliğinde size teslimini isteyebilirsiniz. Aldattığını İtiraf Eden Eşin Mahkemede Bunu İnkar Etmesi Eşimin beni aldattığından eminim, kendisi de bunu yalnız olduğumuz bir ortamda dile getirdi. Kendisine tazminat davası açtım. Fakat beni aldattığını ve bunu itiraf ettiğini kabul etmiyor ve yalan söylüyor. Telefon konuşmalarına şahit olduğum halde bunu ispatlayamıyorum. Ne yapmam gerektiği konusunda yardıma ihtiyacım var. Bir olayın mahkemece var kabul edilebilmesi, o olayın usulüne uygun biçimde açılacak bir dava ile ve hukuki delillerle ispat edilebilmesi gerekir. Bazı durumlarda bir olay mevcut olsa bile, hukuka uygun delillerle ispat edilemediği için mahkemede yok hükmünde olur. Yani burada önemli olan bir olayın olduğunu bilmek değil onu ispatlayabilmektir. İlginç bir şekilde, eşiniz sizi aldattığını mahkeme önünde kabul etmiş olsaydı bile mahkeme kabul etmeyecekti. Çünkü Medeni Kanun’un 184. maddesinin 3. bendine göre “tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.” Yani eşinizin sizi aldattığını, onun mahkemedeki itirafı ile ispatlayamazsınız, buna ilişkin başka delillerinizin olması gerekir. Kayınvalideye Kötü Davranmak Boşanma Sebebi midir? Hasta olan annem bakıma muhtaç olduğu için bir süredir bizimle kalıyor. Eşim ise bu durumdan rahatsız ve çoğu zaman anneme kötü davranıyor. Benim eşimle hiçbir sorunum yok fakat anneme olan kötü davranışları evimizde huzur bırakmadı. Anneme yaptığı kötü muameleler boşanma sebebi sayılabilir mi? Bir eş, eşine olduğu kadar eşinin önceki evlilikten çocuklarına, eşinin anne-babasına da saygı göstermek, onların ihtiyaçları ile elinden geldiği kadarıyla ilgilenmek zorundadır. Bunun aksine davranışlar nedeniyle boşanma davası açılabilir. Bir eşin, diğer eşin anne-babasına kötü davranması manevi tazminat gerektiren bir kusurdur. Boşanma Davasında Ücretsiz Avukat Desteği Nereden Alınır? Merhaba. 3 yıllık eşimden bir süredir şiddet görüyorum. Ortada bir sorun yokken bile kavga çıkararak bana psikolojik ve bazen de fiziksel olarak zarar veriyor. Yeni doğum yaptığım için çalışamıyorum ve maddi olarak ona bağlı durumdayım. Boşanmak istiyorum fakat bu durumdan utandığım için yakınlarımdan da yardım isteyemedim. Eğer onu bırakıp gidersem daha kötü şeyler yapmasından korkuyorum. Ne yapmalıyım? Fiziksel yahut sosyal, ekonomik şiddete maruz kalan bir kişi derhal en yakın karakola başvurur ve kendisini bu şekilde şiddet uygulayan kişi aleyhine yaptırım uygulanmasını talep eder. 6284 sayılı Kanun’la birlikte bu konuda önceden 4320 sayılı Kanun vardı şiddet mağduru bir eşin korunabilmesi için bürokratik mesafeler kısaltılmaya çalışılmıştır. En yakın karakola başvuru halinde, ilgili ve yetkili memur şiddet uygulayan aleyhinde çok hızlı bir şekilde tedbir kararı almak yetki ve görevindedir. Evden uzaklaştırma olarak isimlendirdiğimiz bu tedbir kararları çok rahatlıkla alınabilmekte ve uygulanabilmektedir. Uygulamada, çok caydırıcı olduğu görülmektedir. Açılacak boşanma davasında, adres gizliliği de talep edilebilmektedir. Bulunduğunuz yerdeki Baro boşanma davasında ücretsiz avukat desteği de vermektedir. Bunun için ilgili baroya başvurmanız halinde yönergelere göre ihtiyacı olan herkese gereken yardım yapılır.
Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Boşanma Avukatı Medeni Kanuna göre erkeğin ve kadının evlilik birliğinin devamını sağlamak adına yerine getirmesi gereken sorumlulukları ve görevleri vardır. Kadının sağlık sorunu olmadan ve herhangi bir sebebe bağlı olmadan kocasıyla cinsel ilişkiye girmemesi kadınlık görevini yerine getirmediği anlamına gelir. Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı kadının cinsel ilişkiden kaçması durumunda boşanma sebebi olarak geçerli sayılması yönündedir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? AĞIZ VE VÜCUT KOKUSU Ağız ve vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda var olduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. CİNSEL İLİŞKİYE GİREMEME Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir. Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün bir arada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1984/10433 K. 1984/10464 T. AMELİYATI VE SAĞLIK İLE İLGİLENMEME Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu`nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ HİTAPLAR Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1992/2-81 K. 1992/192 T. Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKÛMİYET Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan … davalı eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi’ sebebine dayanan boşanma isteğine ilişkindir. Davalı koca hakkında tarihinde işlediği suçtan ötürü gasp suçundan Türk Ceza Kanununun 499. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, koca, bu suçtan tarihinde tutuklanmış, tarihinde nakti kefaletle bırakılmış, yapılan yargılaması sonucu Çorum Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın eylemi, Türk Ceza Kanununun 192. maddesinde yer alan kimsenin namusunu veya şeref ve haysiyetini ihlal edecek, isnatlarda bulunmak tehdidiyle menfaat istihsal etmek olarak vasıflandırılarak bu madde uyarınca hapis cezasına mahkum olmuştur. Mahkumiyet kararı tarihinde kesinleşmiştir. Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü hiçbir karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/12731 K. 2002/14899 T. EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. KARISINI YURT DIŞINA YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-706 K. 1997/902 T. KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Ev İşi Yapmamak Boşanma Sebebi Midir? Kocasını Aldatan Kadın Tazminat Öder Mi? Aldatmanın Cezası Var Mı? Aldatan Ese Hangi Davalar Acilir? Özel Hayatın Sekteye Geçim Sağlama Bir Kadınlık Görevi Midir? Alanında Yetkin Bir Avukattan Yardım Alın1 İlgili YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/12731 K. 2002/14899 T. EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA ZORLAMAK Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1637 K. 2003/2987 T. EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-1027 K. 1999/1023 T. EŞLERİN AYNI EVDE OTURMAKTA OLMALARI BOŞANMA TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİRMEZ Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Boşanma Avukatı – Boşanma Nedenleri Ağız ve Vücut Kokusu YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4582 K. 2005/6420 T. BOŞANMA HÜKMÜNÜN UZUN ZAMAN TEBLİĞ EDİLMEMİŞ OLMASI Mahkemece tarihinde boşanma kararı verilmiştir. Hüküm uzun süre tebliğe çıkarılmamış ve bu arada evlilik birliği devam ettiğinden tarafların tarihinde müşterek çocukları dünyaya gelmiştir. Boşanma hükmü kesinleşmeden evlilik birliği devam ettiğinden yıllar sonra davacının hükmü tebliğe çıkarması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabul edilemez. TMK. md. 2 Birliğin çekilmez hal almadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1829 K. 2004/3019 T. Tarafların anlaşmaları sonucu günlü kararla boşanmalarına karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu tarihlidir. Tahsilat tarihinde gerçekleşmiştir. Karar tebliğe verilmiştir. Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz dilekçesinde hakim önündeki kabul beyanının hiçbir irade sonucu olmadığını, karardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir. Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevapla davalının açıklanan üç yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır. Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir. Belirlenen bu durumda, 1- Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü olmadığını göstermektedir. 2- Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliğe çıkarması Medeni Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyiniyet koşullarıyla da bağdaşmaz. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1996/3834 K. 1996/5692 T. KADININ EŞİYLE YURTDIŞINA GİTMEMESİ Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik 134/1. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, değişik 134. maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. KARISINI YURT DIŞINA GÖTÜRMEMEK Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye`ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-706 K. 1997/902 T. KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM ÇEKTİRMESİ Davacı kocanın Gaye’ ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır. Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa`ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1975/2-1070 K. 1976/168 T. KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-160 K. 1997/410 T. KADININ HAKSIZ ŞİKAYET İLE KOCASININ ONURUNU KIRMASI Taraflar arasındaki boşanma’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kırıkkale İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi nce davanın reddine dair verilen gün ve 1982/616-1983/478 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi`nin gün ve 233-332 sayılı ilamıyla; … Davalı kadın günlü dilekçe ile C. Savcılığına başvurarak kocasının 4-5 aydan beri Ayşe adındaki kızla aynı evde kaldığını, yatağa birlikte girdiklerini, banyoda beraber olduklarını beyan ederek cezalandırılmalarını istemiş evveliyatının dilekçeye eklenmesini istemiştir. Dilekçedeki son cümleden anlaşıldığı gibi, kadının daha önceki tarihte başka bir başvurusu da mevcut bulunmaktadır. Dinlenen tanıklar, davalı ile, davacı karısının yeğeni Ayşe arasında ilişki bulunduğu yolunda şayia bulunduğunu ifade etmişlerdir. Davalı kadının şikayeti üzerine kocası ve adı geçen Ayşe hakkında soruşturma yapılmış, Devlet Hastanesinin günlü raporu ile Ayşe`nin bakire olduğu tesbit edilmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir. Davalı, kocasını, baldızının kızı ile yani davalı kadının yeğeni ile cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun 4-5 ay sürdüğünü de şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının iddiası dayanaksız kalmıştır. Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının bu yersiz şikayet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına imkan kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekir. Boşanma Avukatı – Boşanma Nedenleri Ağız ve Vücut Kokusu YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1984/2-459 K. 1985/424 T. KADININ HIRSIZLIK YAPMASI Kadının kuyumcudan bilezik çalması ve bunun anlaşılması üzerine bilahare iade etmesi şeklinde oluşan eyleminin, evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte kabulü gerekir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-736 K. 1997/952 T. KADININ İFFETSİZLİİ HAKKINDA DEDİKODU ÇIKMASI Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1978/779 K. 1978/2193 T. KAYINPEDER-KAYINVALİDE Davalının ve davacının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya 166/1 karar verilmelidir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 T. KENDİ EYLEMİ İLE NİŞANLISINI KIZLIKTAN MAHRUM EDEN KİŞİNİN NİKÂHTAN SONRA ONUN KIZ OLMADIINI İLERİ SÜRMESİNİN KADINA KARŞI BAĞIŞLANMAZ BİR KUSUR OLDUĞU Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1982/2-303 K. 1984/646 T. KOCANIN ERKEK ARKADAŞLARINI EVE GETİRİP İÇKİLİ TOPLANTI YAPMASI Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir. Boşanma Avukatı – Boşanma Nedenleri Ağız ve Vücut Kokusu KADININ HAKARETİ KOCANIN SARHOŞLUĞU Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor’ şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmıyacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1994/2-22 K. 1994/170 T. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/2429 K. 1985/2670 T. KADININ ŞAHSİ DAVASINDAN VAZGEÇMESİ/EŞİNİ CEZADAN KURTARMAYA MATUF OLUP BOŞANMA DAVASI YÖNÜNDEN EŞİNİ AFFETTİİ ANLAMINA GELMEYECEĞİ Davacı – davalı kocanın davalı – davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/719 K. 2005/2799 T. NİKAHTAN SONRA DÜÜN YAPILMAMIŞ OLMAMASI Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/10502 K. 1985/10806 T. DAVALI EŞİN SARA HASTASI OLMASI Davalının temporal tipte epilepsi sara ’ hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 T. Türk Medeni Kanuna göre erkeğin ve kadının evlilik birliğinin devamını sağlamak adına yerine getirmesi gereken görev ve sorumlulukları vardır. Kadınlık görevi kanunda; ev işlerinin yapılması, özel hayatın aksaklığa uğramaması için eşlerin birbirinden memnun olması olarak tanımlanmıştır. Evin işleyişini yürütmek, yemek yapmak, temizlik yapmak kadının kadınlık görevi olarak Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Medeni Kanuna göre erkeğin ve kadının evlilik birliğinin devamını sağlamak adına yerine getirmesi gereken sorumlulukları ve görevleri vardır. Kadının sağlık sorunu olmadan ve herhangi bir sebebe bağlı olmadan kocasıyla cinsel ilişkiye girmemesi kadınlık görevini yerine getirmediği anlamına gelir. Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı kadının cinsel ilişkiden kaçması durumunda boşanma sebebi olarak geçerli sayılması yönündedir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Ev İşi Yapmamak Boşanma Sebebi Midir? Kadının kanunlara göre yerine getirmesi gereken sorumluluklar ve görevler vardır. Türk Medeni Kanunu, evin düzeninin ve işleyişinin sağlanmasını kadının görevi olarak nitelendirmiştir. Kadın, yemek yapma, temizlik yapma, evin düzenini sağlama görevleri ile yükümlüdür. Kadının sağlık sorunu olmadan, sebep belirtmeden uzun süre yemek yapmaması, evin düzenini sağlamaması boşanma sebebidir. Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı kadının haksız kabul edilmesi yönündedir. Hangi Görev ve Sorumlulukların Yerine Getirilmemesi Boşanma Sebebidir? Anayasaya göre erkeğin ve kadının yerine getirmesi gereken sorumluluklar vardır. Erkeğin evi maddi geçimini sağlaması, kadının evin düzenini sağlaması, eşlerin özel yaşamlarını etkileyemeyecek şekilde birbirlerinden memnun olması gerekir. Bu sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde her iki tarafın da boşanma davası açma hakkı vardır. Sağlık Sorunları Nedeniyle Kadınlık Görevini Yerine Getiremeyen Kadına Boşanma Davası Açılır Mı? Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı; kadının sağlık sorunları sebebi ile kadınlık görevini yerine getirilmemesi halinde kadının lehine sonuçlanır. Kadının kadınlık görevini yerine getirmemesi geçerli bir boşanma sebebidir. Erkeğin bu sebepleri kanıtlaması halinde boşanma kararı verilir. Kadının sağlık sorunları sebebi ile bu görevleri yerine getirmemesi halinde kadının hakları devlet tarafından korunur. Bu boşanma davasında kadının nafaka ve tazminat alma hakkı vardır. Kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusu aldatılan eşin ilk sorduğu sorudur. Kocası tarafından aldatıldığı çeşitli delliller doğrultusunda kanıtlanan kadın birçok haktan mahrum bırakılır. Bu sebep ile kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusunun cevabı hayır olacaktır. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir? Kocasını Aldatan Kadın Tazminat Öder Mi? Kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusu kadar kocasını aldatan kadın tazminat öder mi sorusu da sorulmaktadır. Tazminat ödemesinin talep edilmesi doğrultusunda kocasını aldatan kadın tazminat ödeyebilmektedir. Ancak eşin aldatıldığını kanıtlayabilmesi şarttır. Tazminat işlemi için maddi veya manevi olarak bir ödeme talep edilebilir. Aldatılan eş evliğin bitmesi sonucunda maddi yoksunluk çekeceğine dair tazminat davası açabilir. Aynı şekilde aldatılan eş, evliliğin kötü bir şekilde bitmesi, psikolojisinin bozulması, acı çekmesi ve gururunun kırılmasına kaynaklı eden manevi tazminat davası açabilmektedir. Aldatmanın Cezası Var Mı? Kanunlara aldatma bir suç değildir. Ancak aldatmanın sonucunda bir evliliğin zarar görmesi kaçınılmaz olduğu için boşanmak için başlıca bir sebeptir. Aldatıldığını kanıtlayabilen eşin tazminat istemesi de kaçınılmaz bir sonuçtur. Aldatan Ese Hangi Davalar Acilir? Aldatma bir suç olarak sayılmasa dahi boşanmak için yeterli bir sebep olduğu için ilk açılması gereken dava boşanma davası olacaktır. Ancak aldatmayı öğrendikten ilk 6 ay içerisinde açılması gerekmektedir. Özellikle aldatma olayının üstünden 5 yıl geçmesi dahilinde boşanma davası açılamamaktadır. Boşanmada davasına ek olarak aldatılan kişinin maddi tazminat davası açma hakkı doğmaktadır. Maddi olarak zarara uğradığını veya yoksunluk çektiğini kanıtlayan eş, tazminat alma hakkı kazanabilir. Boşanma davasına ek olarak açılabilecek bir başka dava ise manevi tazminat davasıdır. Manevi tazminat davası açılmasının sebebi ise manevi olarak hasara uğranmasından kaynaklıdır. Örneğin boşanma sebebi ile acı çekme ve hüzün duymak manevi tazminat davası açmak için yeterli bir sebeptir. Özel Hayatın Sekteye Uğraması Eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor konu başlığı kapsamında çiftlerin özel hayatlarında sorunların olması ya da özel hayata dayanan bir eşler arası memnuniyetsizliğin söz konusu olması boşanma sebebi olarak ele alınan noktaların başında gelmektedir. Özel hayatın sekteye uğraması durumunda sorun yaşamadan sürecin çözüme kavuşturulması için boşanma davasını erkeğin; eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor gerekçesi ile açması gerekmektedir. Özel hayatta meydana gelen sorunların da bir evliliğin nihayete ermesi için geçerli sebeplerden biri olduğunun ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. Özel hayat ile alakalı unsurların anlaşmalı boşanmalarda çok sık konu edilmemektedir. Bu durum genel olarak çekişmeli boşanmalarda dile getirilen sorunların başında gelmektedir. Geçim Sağlama Bir Kadınlık Görevi Midir? Modern hayatın getirdiği normlar ile beraber kadının da aile ekonomisine yaptığı katkının yadsınamaz olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Her ne kadar modern normlar ile beraber kişilerin iş hayatında daha aktif rol oynaması söz konusu olsa da bir kadının evin geçimini sağlamaması sebebi ile erkeğin boşanma davası açması söz konusu olmayacaktır. Normlar zaman içerisinde değişim gösterse de hali hazırda bir evin geçiminin sağlanmasının sorumluluğu erkeğin yükümlülüğündedir. Bir erkek eşinin eve para getirmemesi gerekçesi ile eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor kategorisine bağlı olarak dava açılmasına izin verilmemektedir. Bu tür bir gerekçe ile dava açılsa dahi mahkemeden onay almayacağının da altı çizilmelidir. Alanında Yetkin Bir Avukattan Yardım Alın Eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor gerekçesi üzerine temellendirilen bir boşanma davasının açılması sürecinde konunun uzmanı olan ve daha öncesinde bu gerekçe ile başarılı dava sonuçlarına imza atmış avukatlardan yardım almanız gerekmektedir. Alanında yetkin olan bir avukattan yardım alınması durumunda sorun yaşamadan haklarınızın korunmasını sağlayabilirsiniz. Bu aşamada sadece erkeklerin değil kadınların da eşin görev ve sorumluluklarını yerine getirmemesinden şikayetçi olarak boşanma davası açma hakkı vardır. Evlilikte erkeğin görev ve sorumlulukları da daha öncesinde verilen emsal boşanma davası kararları göz önünde bulundurularak şekillendirilmektedir. Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir?
Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir? Mal Paylaşımı Nedir? Boşanmada mal paylaşımı; evlilik içinde edinilen malların boşanma davasında eşit şekilde paylaşılması esasına dayanan bir durumdur. Eşlerin evlenmeden önceki malvarlıkları boşanma davasında paylaşıma dahil edilmez. Yalnız, evlilik birliği içinde beraber ödenen her borç ve alınan her eşya paylaşıma dahil edilir. Eğer eşler evli değilse ve kişisel olarak eşlerden biri araba ya da ev alıp borçlarını evlendikten sonra bile ödemeye devam ediyorsa evli kaldıkları süre boyunca ödenen tutar kadarın yarısını talep etme hakkı bulunmaktadır. Hazırsanız eğer, boşanma davalarında mal paylaşımı hakkında merak edilenlerden bahsettiğimiz aşağıdaki yazımızı okumaya devam edebilirsiniz. Eşlerin Boşanması Durumunda Mal Paylaşımı Davası Nasıl Açılır? Boşanma davalarında mal paylaşımı için yapılacak başvuruların nerede ve nasıl açılacağı merak konusudur. Mal paylaşım davası eşlerin boşanmaya karar verdikleri anda açılabilmektedir. Bu nedenle yetkili ve görevli mahkemeler 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ve Medeni Kanun madde 214 syf 31/163 ile belirlenmiştir. Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Olmalıdır? Kanuna Göre; Madde 214 – Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, Aşağıdaki mahkemeler yetkilidir Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi, Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme, Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi. Boşanma Öncesinde Alınan Eşyalar Neye Göre Paylaştırılır? Eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları eşyalar ve borçlar kendi tasarrufundadır. Bu yüzden eşlerden biri kredi ile veya nakit olarak bir araba aldıysa boşanma davası esnasında diğer eş bu mal varlığında herhangi bir şekilde hak talebinde bulunamaz. Yalnız, evlilik birliğinin devam ettiği süreç içinde alınmış olan her mal, edinilmiş eşyalar ve kullanılan krediler ortak şekilde boşanma davası sonucunda mahkeme kararıyla paylaştırılır. Ayrıca evlilik sürecindeyken avukata yapılan boşanma başvurusu tarihli belge ile beraber başlayıp boşanmanın gerçekleşeceği karar gününe kadar evlilik birliği içerisinde alınan ürün ve hizmetlerin bedelleri TMK’da belirtildiği gibi eşit oranda borç veya ürün değeri olarak eşlere paylaştırılır. Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Olur? Anlaşmalı boşanmada davalarından eşler mal paylaşımında bulunurken kendi istekleri ve tasarrufları neticesinde karar alınmasını isteyebilirler. Burada dikkat edilmesi gereken nokta anlaşmalı olan bir boşanma davasının daha kısa sürmesidir. Bu nedenler eşler dilerse evlilik birliği içinde edinilmiş malları ortak şekilde paylaşabilir veya kendi inisiyatifine göre payına düşen oranın altında bir oran talep edebilir. Ya da tüm haklarından feragat edebilir. Mal paylaşım davasında haklarından feragat etmek isteyen eş, feragat beyanını protokole açıkça doldurmalıdır. Örneğin; “…taraflar edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı talep haklarından feragat eder…” şeklinde doldurulmalıdır. Unutulmaması gereken diğer bir konu ise, boşanma protokolünde mesela “tüm haklarımı aldım, başka talebim yoktur veya nafaka ve maddi manevi beklentim yoktur” gibi talepler boşanmada gerçekleşen mal paylaşımından feragat edildiği anlamı taşımaz. Eğer boşanma esnasında herhangi bir boşanma protokolü maddesi açıkça haklardan vazgeçtiğine dair nitelik taşımıyorsa boşanmanın gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıl içinde boşanmada mal paylaşımı davası açabilir. Boşanmada Ev Kimin Olur? Boşanma davasında ev kimin olur gibi sorular aratılmaya başlanır. Biraz tarih olarak geriye gittiğimizde 2002 yılından önce yapılmış evliliklerde mülk sahibinin adına açılan boşanma davasında ev kimin adınaysa ona kalıyordu. 2002 yılından sonra yapılan evliliklerde mal paylaşımı ortak şekilde yapılmaya başlanmıştır. Eşler ayrıca edindikleri bir malı özel bir mal rejimi olarak belirleyip yetkili kuruma bildirmedikçe, evlilikleri süresince edinmiş oldukları tüm mallar üzerinde “ortak ve eşit” derecede hak sahibi oldular. Boşanma Davası Süresince Evde Kim Oturabilir? Boşanma sürecinde, evde kalacak olan kişinin seçimi mahkeme tarafından yapılmaktadır. Ya da eşlerden birinin diğerine geçici olarak bırakması da söz konusu olabilir. Mahkemede hakimin alacağı karar doğrultusunda oturacak eş belirlenmiş olur. Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir? Evlenen eşler 1 yılı doldurmadan anlaşmalı boşanma davası gerçekleştiremez. Evlilikte ilk yılın dolması ile anlaşmalı boşanma davası açılabilmektedir. Eğer eşler anlaşmazlığa düştüyse ve orta yol bulunamıyorsa çekişmeli boşanma davası açabilmektedirler. Boşanma davasının konusu ve tarafların ileriye sürdükleri deliller neticesinde 6 ay ile 5 yıl arasında sürmektedir. Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir? Boşanma davasında kadının hakları; Ayrı Yaşama Hakkı, Çocuk İle Kişisel İlişki Kurma Hakkı, Kadın İçin Tedbir Nafakası Hakkı, Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı, Kadın Eşin Manevi Tazminat Hakkı, Ziynet Eşyası Alacağı Hakkı, Mal Rejiminden Kaynaklı Alacak ve Haklar, Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı, 6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanmasını Talep Etme Hakkı, İştirak Nafakası Hakkı, Yoksulluk Nafakası Hakkı, Kadının Velayet Hakkı, Kadının Maddi Tazminat Hakkı, Ücretsiz Avukat Talep Edebilme Hakkı, Ortak Konutun Özgülenmesini Talep Etme Hakkı, Çocuğun Teslim Edilmesini Talep Etme Hakkı, Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Hakkı, Kadının Kendi Eşyalarını Talep Etme Hakkı gibi hakları bulunmaktadır. Bir boşanma davasında kadın için en önemli hak nafaka hakkıdır. Kadının boşandıktan sonra yoksulluğa düşeceği öngörülerek nafaka hakkı tanınır. Kadının nafaka alabilmesi için mutlaka erkeğe göre daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekir. Eğer kadın erkeğe göre daha fazla kusurlu ise nafaka talebi reddedilir. Boşanma Davasında Hakim Neler Sorar? Boşanmaya karar veren iki çiftte mahkemeye çıktığında hakimin neler sorduğunu merak eder. Önceden hazırlıklı olmak veya heyecana yenik düşmemek adına yapılan bu araştırmada kişiler boşanma davasında hakimin neler sorduğunu merak eder. Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Açma Süresi Zamanaşımı Boşanmada mal paylaşımı davası, belli bir zamanaşımı süresi geçmeden açılmalıdır. Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır Yargıtay HGK – 2013/520 k. Kanunun belirlediği 10 yıllık süre geçtiği takdirde, mal paylaşımı talebinde bulunmak mümkün değildir. Uygulamada boşanma davası sonuçlanmadığı halde ayrı bir dava ile mal paylaşımı talep edilmektedir. Bu halde, mal paylaşımı davasına bakan mahkeme boşanma davasının kesinleşmesini beklemekte ve zamanaşımı sorunu bu şekilde daha kolay bertaraf edilmektedir. Yurtdışında boşananlar açısından mal paylaşımı davasının zamanaşımı süresi, ilgili ülkenin kanunlarına göre boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Boşanmada Mal Paylaşımı Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Boşanmada mal paylaşımı davasının nerede ve nasıl açılacağı; yani yetkili ve görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ve MK ile belirlenmiştir. Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Görevli Mahkeme Boşanma halinde eşler arasında görülecek mal paylaşımı davasına bakmaya, 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevlidir. Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Yetkili Mahkeme Mal paylaşımı davasının görüleceği yetkili mahkeme, yani davanın Türkiye’deki hangi il veya ilçede açılacağı ise şu şekilde belirlenir MK Eşlerden birinin ölümü nedeniyle mal rejimi sona ermiş ise, ölenin son ikametgahı mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir. Evlilik mahkemenin boşanma kararı ile sona ermişse veya devam eden bir boşanma davası varsa, boşanma davasına bakmaya yetkili olan mahkeme mal rejiminin tasfiyesini, yani boşanma halinde mal paylaşımını yapmakla da yetkilidir. Yukarıdaki iki durum haricindeki diğer tüm hallerde davalı eşin ikametgahı aile mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir. Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir? Anlaşmalı Boşanma Davasında Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır? Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, tarafların özgür iradesi ve arzusunu göre yapılabilir. Eşler, anlaşmalı boşanma protokolüyle isterse malları yine yarı yarıya paylaşabilir veya başka bir paylaşım oranı da belirleyebilir. Eşlerden biri anlaşmalı boşanma protokolüyle mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat de edebilir. Anlaşmalı boşanma protokolü ile mal paylaşımı davası açmaktan feragat edilecekse, feragat beyanı protokole açıkça yazılmalıdır. Protokole şu şekilde bir ibare yazılmalıdır “….taraflar edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı talep haklarından feragat ederler…” Anlaşmalı boşanma protokolünde; “…nafaka, maddi ve manevi tazminat aldım, başka hiçbir talebim yoktur…” , “…tüm haklarımı aldım, başka mal istemiyorum..” , “ev eşyalarımı aldım, başka hiçbir mal istemiyorum” şeklindeki ibareler boşanmada mal paylaşımı talep hakkından feragat edildiği anlamına gelmez. Bu şekildeki tüm ibareler boşanma davasının eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat, nafaka, ev eşyalarının paylaşımı vb. gibi haklardan feragat edildiği anlamına gelir. Anlaşmalı boşanma protokolünde tarafların mal paylaşımını yaptıklarına dair açık herhangi bir ibare yoksa, taraflar anlaşmalı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlayan 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde boşanmada mal paylaşımı davası açabilirler. Zina Aldatma Nedeniyle Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır? Zina aldatma nedeniyle boşanma davası, özel bir boşanma sebebi olarak Medeni Kanun düzenlenmiştir. Aile mahkemesi, zina aldatma nedenine dayalı olarak evlilik birliğinin sona ermesine karar verdiği takdirde mal paylaşımı şu şekilde yapılır Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesinde kusurlu olan eşin katılma alacağı tamamen ortadan kaldırılabilir veya hakkaniyete uygun oranda azaltılabilir. Yani, aldatan eşin diğer eşin edinilen malları üzerindeki alacak hakkı tümüyle sona erdirilebilir veya azaltılabilir. Eşlerin katkı payı alacağı, zina nedeniyle ortadan kaldırılamaz. Yani, eşlerden biri aldatsa dahi, diğer eşin malvarlığına yaptığı katkıyı boşanmada mal paylaşımı sırasında talep edebilir. Örneğin, bir evin tapuda diğer eş üzerine satın alınmasına TL vererek katkı sunan eş, zina yapsa bile sunduğu katkının güncel değerini talep edebilir. Evlenmeden Önce Krediyle Alınan Mallar Nasıl Paylaşılır? Boşanmada mal paylaşımı, kural olarak evlilik içinde edinilen malların paylaşılması esasına dayanır. Evlenmeden önce satın alınan mallar, satın alan eşin kişisel malı olarak kabul edildiğinden mal paylaşımına dahil edilmez. Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen ev, araba, arsa vb. gibi mallar belli bir hesaplama tekniği ile boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen mallar boşanma halinde mal paylaşımına şu şekilde dahil edilir Evlilik içinde ödenen her türlü kredi ile borcu ödenen her türlü malın “krediyle ödenen kısımı” edinilmiş mal kabul edilir. Bu nedenle, diğer eş evlilik içinde ödenen kredi miktarı üzerinden hak iddia edebilir. Evlilik içinde ödenen kredinin hangi eş tarafından ödendiğinin hiçbir önemi yoktur. Evlilik içinde ödenen kredi bedelinin ev veya arabanın satın alındığı alış fiyatına oranının ne olduğu hesaplanır. Ev veya arabanın boşanma tarihindeki güncel piayasa değeri bilirkişi raporu ile tespit edilir. Daha önce hesaplanan oran ödenen kredinin evin alım tarihindeki değerine oranı gayrimenkulün güncel değerine de oranlanarak eşin katılma alacağı hesaplanır. Örnek vermek gerekirse; TL’ye satın alınan bir evin TL’lik kredisinin evlilik içinde ödendiğini düşünelim. Evlilik içinde ödenen kredinin evin alım değerine oranı %40’dır. Boşanma sırasında evin güncel piyasa değerinin TL olduğunu kabul edersek; evin güncel piyasa değerinin %40’ı TL olacaktır. Yani, boşanmada mal paylaşımının konusu olacak değer TL olacaktır. Eşler, edinilmiş malları yarı yarıya paylaşacağından diğer eş kredisi evlilik içinde ödenen ev nedeniyle TL talep edebilecektir. Boşanma Davası Açılmadan Önce Satılan Mallar Paylaşıma Dahil midir? Eşler, evlilik süresi boyunca malları üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler. Ancak, “boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş olan” ve elden çıkarılan tüm mallar, boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Boşanma davasının açıldığı tarih, eşler arasındaki mal rejiminin de tasfiye edileceği tarihtir. Yani, boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilen tüm malvarlığı değerleri nakit para, ev, araba, arsa vs. mal paylaşımına dahil edilir. Boşanma davası açıldıktan sonra eşlerin edindiği mallar ise mal paylaşımına dahil edilmezler. Uygulamada eşlerin boşanma davası açılmadan önce üzerlerine kayıtlı ev, arsa, otomobil vb. malları üçüncü kişilere devrederek paylaşım dışı tutmaya çalıştıkları görülmektedir. Ancak, boşanma davası açılmadan önce satılan mallar da boşanmada mal paylaşımı hesaplamalarına dahil edilir. Yani, mallar satılsa dahi mal paylaşımı yapılırken bu malların değeri bilirkişi raporu ile tespit edilerek diğer eşin alacak hakkı hesaplanır. Hemen belirtelim ki, boşanmada mal paylaşımı davasında borçlu çıkan eşin malvarlığı diğer eşin alacak hakkını karşılamaya yetmezse, alacaklı eş, karşılıksız kazandırmalardan faydalanarak malı devralan üçüncü şahıslardan eksik kalan alacak miktarını isteyebilir MK Boşanma davası açıldıktan sonra mallar kendisine devredilen üçüncü kişi de belli koşullarda hukuki sorumluluk altına girer. Evli çiftler için boşanmak tek çare olarak kendisini gösterdiğinde, ASAL HUKUK DANIŞMANLIK olarak aile hukuku dalında uzman avukat kadromuzla sizlere çok yönlü hizmet sunmaktayız. Aile hukukundan doğan boşanma, çocukların velayeti ve aile içi şiddet konularında, ASAL HUKUK DANIŞMANLIK olarak daima ciddiyet, samimiyet ve gizlilik prensibiyle hareket etmekteyiz. Amacımız, boşanma, velayet, aile içi şiddet ve aileyle ilgili diğer tüm sorunlarda, tecrübeli avukat kadromuzla sizlere en iyi hizmeti vermek ve bu sürecin aile bireyleri için yıpratıcı olmasının önüne geçmektir. Biz ASAL HUKUK DANIŞMANLIK olarak, aile kurumunu bir bütün olarak değerlendirip, ailenin ve tüm aile bireylerinin korunması için en uygun çözümü bulmayı amaçlamaktayız. Boşanma, çocukların velayeti, aile içi şiddet ve diğer tüm aile hukuku konuları, uzmanlık alanlarımız içinde yer almaktadır. Detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir?
HAKKIMDA SON YAZILARIM Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme 483 9313 numaralı telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz. Boşanma davasında kadının haklarını çeşitli başlıklar altında incelemek gerekir. Bu başlıklar şunlardır Boşanma davası, usuli olarak anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası olarak ikiye ayrılmaktadır. Anlaşmalı boşanma davası kısaca eşlerden herhangi birinin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul ettiği dava olarak tanımlayabilirim. Bu anlaşmalı boşanma davasını eşlerden hangisinin açtığı önemli değildir, kadın ya da erkek her iki eş de anlaşmalı boşanma davasını açabilir. Bununla birlikte anlaşmalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için bazı şartlar da yerine gelmelidir. Bu şartlardan en önemlisi evliliğin en az 1 yılı doldurmuş olmasıdır. Evliliğin henüz 1 yılı doldurmadığı durumlarda anlaşmalı olarak boşanılamaz; bu halde çekişmeli boşanma davasının açılması gerekir. Yine anlaşmalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için eşlerin, mali konularda da anlaşmış olmaları gerekir. Mali konular, nafaka ve tazminattır. Bu konularda anlaşma olmadığı takdirde anlaşmalı boşanma davasına çekişmeli boşanma davası olarak devam edilir yahut dava reddedilir ya da açılmamış sayılmasına karar verilir. Görüldüğü üzere, kadının, evlilik sona ererken, bu ister anlaşmalı boşanma davası ile olsun isterse çekişmeli boşanma davası ile olsun, bir tazminat hakkı bulunmaktadır. Tazminat hakkı ise Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre maddi tazminat ve manevi tazminat olmak üzere iki türlü tazminat hakkı bulunmaktadır. Boşanma Davasında Kadının Velayet Hakkı Boşanma davasında kadının velayet hakkı, ana-baba olmasından kaynaklanan bir hak ve aynı zamanda bir yükümlülüktür. Ebeveynlerden hangisi ortak çocuğa daha iyi bakacaksa, çocuğun ruhsal, fiziksel gelişimi için hangi ebeveynin yanında kalması daha uygun olacaksa o ebeveynin yanında kalması yönünde karar verilmelidir. Anlaşmalı boşanma davasında, çocukların velayeti ile hangi ebeveynin yanında kalacağı, diğer ebeveynin ne şekilde kişisel ilişki kuracağına dair anlaşmayı protokolle karşılıklı olarak kabul ederler. Çekişmeli boşanma davasında ise, velayetin kimde olacağına ve kişisel ilişkiye dair karar, deliller ışığında mahkeme tarafından kararlaştırılacaktır. Boşanma Davasında Kadının Nafaka Hakkı Boşanma davasında nafaka, boşanma kararının verildiği tarihe kadarki dönem için tedbir nafakası ve boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki dönem için yoksulluk nafakası olarak iki isim altında takdir edilmektedir. Boşanma davasının açılması ile TMK 169. madde uyarınca mahkeme, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, ihtiyaçlara, gelire, borçlara göre bir tedbir nafakasını – genelde kadın lehine olmak üzere- bağlar. Boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte de eğer şartları varsa, kadın için yoksulluk nafakası da bugünkü kanunlara göre süresiz olarak verilmektedir. Kadının ya da erkeğin ölümü, kadının yeniden evlenmesi, yoksulluktan kurtulması, düzenli ve sürekli bir gelir elde edeceği işte çalışmaya başlaması gibi durumlarda kadına bağlanan yoksulluk nafakası azaltılabileceği gibi kaldırılmasına da karar verilebilir. Boşanma Davasında Kadının Evden Uzaklaştırma Hakkı Boşanma davasının açılması ile birlikte taraflar üzerinde zaten mevcut olan gerginliğin daha da artabileceği öngörülmelidir. Bir çift, eğer kafalarında başka türlü bir planları yok ise, elbette ki boşanmak üzere evlenmez. Ancak bir çift boşanmaya karar vermişse, bu karar da bir günde alınacak bir karar değildir. Eşleri boşanmaya götüren olaylar, acı verici, stresli, huzursuz edicidir. Evlilik birliğinin süresi ile birlikte bu kararı almak zorlaşır ve zorlaştığı gibi verdiği acı ve oluşturduğu baskı da artar. Bu nedenle, bir taraf boşanmaya karar vermişse, diğer tarafın bunu kabullenemediği yahut hınç almak, hırsını çıkarmak istediği durumlarda önleyici bir tedbir kararı verilmektedir. Bu önleyici tedbir ilkin 4320 sayılı Kanunla düzenlenmişse de şu anda 6284 sayılı Kanunla yürürlüktedir. Her ne kadar kanunun adı “kadına yönelik şiddetin önlenmesi” ise de kanunlar önünde herkes eşittir. Bu nedenle bu kanundan sadece kadınlar değil erkekler de yararlanabilmektedir. Bu kanun gereğince önleyici tedbir alınabilmesi için muhtemel bir tehlikenin olması yahut fiziksel, sözel bir saldırının varlığı da gerekmemektedir. Öyle ki tedbirlerin alınması için karşı tarafın dinlenmesi, savunmasının alınması dahi lüzumlu değildir. Bazı hukukçular dahil çoğu kimse bunu anlayamamakta ve gıyaplarında yapılan bu işlemi haksızlık olarak görmektedirler. Oysa yukarıda söylediğim gibi, boşanma aşamasına gelinmişse taraflar arasında henüz adli mercilere yansımamış olsa da hoş olmayan ya da daha doğru deyimiyle “bardağı taşıran” bir takım olayların yaşadığı kabul edilir. Buna hukukta “karine” adı verilir. Örneğin gökyüzünde kara bulutların olması yağmurun yağacağı anlamına gelir ya da asfalt üzerinde bir lastik izinin bulunması sertçe yapılan frene işaret eder. Bu bulutların yoğunluğundan yağmurun ne zaman ve ne kadar yoğunlukta yağacağı; lastik izinden fren yapan aracın yaklaşık sürati tahmin edilebilir. Aracın o an görülmüş olması gerekmez. Bunun gibi, bir eşin kadın ya da erkek adli mercilere başvurmuş olması, o evlilikte yolunda gitmeyen ve dayanılamayacak bir durumu işaret eder ki daha fazla bir zarar meydana gelmemesi için kolluk kuvvetleri, savcılık, mahkeme gerekli önlemleri almalıdır. Bu nedenle, 6284 sayılı Kanun gereğince bir başvuru yapıldığında, bu makamlar, karşı tarafa göre “anlamadan dinlemeden” bir karar alıp eşi evden uzaklaştırmakta ve genellikle de daha zayıf kabul edilen “kadın lehine” uzaklaştırma kararı vermektedirler. Bu kanun açısından yaptığım eleştirileri de okuyabilirsiniz. Boşanma Davasında Kadının Eşya ve Mal Alacağı 1 Ocak 2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde, eşlerin başka bir mal rejimini seçmemiş olmaları halinde “edinilmiş mallara katılma rejimini” kabul etmiş sayılırlar. Bu anlaşılması zor ancak çok önemli dört kelime beraberinde birçok önemli düzenleme içermektedir. Bu düzenlemeye göre, 1 Ocak 2002’den sonra bir kadın hiç çalışmasa, ev kadını olsa, hiç gelir üretmese ve evin tüm giderleri erkek tarafından ödense, tüm krediler onun maaşından yatırılsa bile evlilik birliği içinde satın alınmış tüm mallara yarı yarıya ortak olmaktadır. Bu pek tabii, erkek açısından da geçerlidir. Yani kadın çalışsa ve erkek hiç bir iş yapmasa dahi, kadın adına kaydettirilmiş gayrimenkuller, araçlar, banka hesaplarındaki birikimlerde o da hak sahibidir. Edinilmiş mal varlığına evlilikten sonra satın alınmış tüm mallar, evler, arabalar, banka hesapları ile ev eşyaları da dahildir. Evlilikten önce alınıp ödemesi kredi veya taksit yahut vade yoluyla evlilikten sonra yapılmış mallar da paylaşıma konu olur. Ancak, genelde evlilik töreni düğün sırasında takılan takılar bu kapsamda değildir. Bu takılar, altın, paralar ve diğer ziynetler Yargıtay uygulamasına göre kime takılırsa takılsın kadına bağışlanmış sayılmaktadır. Boşanma davası ile birlikte ziynet alacağı için de dava açılmakta ve şartları varsa bunlar da alacak hakkı olarak istenebilmektedir. Sonuç olarak, boşanma davasında kadının hakları maddi tazminat, manevi tazminat, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, çocuğun velayeti hakkı, evden uzaklaştırma ve koruma tedbiri alınması hakkı, evlilik sırasında edinilen malların paylaşımını isteme hakkı, ziynet alacağının iadesini isteme hakkı olarak anlaşılmalıdır. Bunların dışında kadının soyadı, miras gibi konularda da boşanma ile birlikte çeşitli sonuçlar doğmaktadır.
boşanma davasında kadın nasıl haksız olur